Skip to content

Karantinadayken Beynimize Neler Oluyor?

Çevremdeki insanlarla aramızda konuştuğumuz ve sıklığı giderek artan bir konu var; normalden daha unutkanız, plan yapamıyoruz veya karar veremiyoruz ve sinirliliğimiz tavan yaptı.

Aslında birçoğumuz eskiden olduğumuz kendisini iyi organize edebilen ve işlevsel yetişkinlerden birer adım (bazılarımız ise ikişer hatta üçer) uzaklaşmış durumdayız.

Peki problem nedir? Gerçekten de içimizden umduğumuz gibi pandemiden kaynaklanan imkansızlıklar mı bizi bu hale getirdi? Okuyucuların yüreklerine su serpeceğini düşündüğüm cevabı hemen vereyim; cevap evet! Yaşadıklarınız çok normal ve neredeyse herkes aynı duyguları deneyimliyor.

Swinburne Üniversitesi’nde profesör olan Susan Rossess’ın belirttiği gibi, “Stresli, anksiyetik, depresif olduğunuzda veya herhangi bir travmaya uğradığınızda bilişiniz bozuluyor.”

İkinci dalga ve Türkiye’de gerçekleşen sayısız kısıtlamanın ardından, pandeminin ikinci senesinin ilkine göre daha zor geçiyor olmasının sebebini Profesör Rossell, stresin bilişteki uzun süreli etkileri olarak açıklıyor.

Neler olduğunuza beraber bakalım.

Yürütücü işlev becerileriniz pek iyi durumda değiller!

Susan Rossell, kronik stres ve kaygı altında olduğumuzda, çok ilkel bir bilişsel yetenek durumuna girdiğimizi söylüyor. “Her gün yaptığın çok rutin şeyler kesinlikle iyi olacak çünkü biyolojik olarak sana bağlılar” diye ekliyor. Ancak daha üst düzey planlama veya alışılmışın dışında düşünmeyi gerektiren herhangi bir şey yapmamız gerektiğinde, bunu daha zor bulacağız çünkü bu tür görevler için ön loblarımızı kullanmamız gerekiyor.

Kapanmalar beynimizin birçok farklı bölümünü etkiliyor.

 

Tazmanya Üniversitesi’nden nörobilim uzmanı Lila Landowski ise konu prefrontal korteksi ilgilendiren konulara geldiğinde, beynin stres altında çok daha düşük bir performansta çalıştığına dikkat çekiyor. Karar vermek gibi analitik düşünmeyi gerektiren konular ise ön beyin bölgeleri tarafından yönetiliyor. İşte bu nedenle karar vermekte ve başka insanların perspektiflerini anlamakta bu sene diğer tüm senelere göre daha çok zorluk çekiyoruz. Neden ailenizle daha fazla didiştiğinizin cevabı da burada yatıyor.

It’s also really affecting our hippocampus, she says, which is our memory centre and helps us understand where we are in space and time.

Stres yalnızca ön beyni etkilemiyor. Hipokampüs bölgesini de etkiliyor. Hipokampüs ise hatıralarımızın bulunduğu beyin bölgesi. Bu nedenle hatıraları geri çağırmakta zorlanıyor olmanız da oldukça normal.

Susan Rossell’ın söylediğine göre bu dönemi çok zor geçiren bir yaş grubu ise 25 yaşın altında bulunan insanlar. Bunun sebebi tüm bu fonksiyonlarla ilgilenen ön beynin (prefrontal korteks) 18-25 yaşın arasında gelişim göstermesi.

Beyninizde Daha Yüksek Düzeyde Temel Aktivite Var

Kronik stres altında olmak, beynimizin de sürekli olarak bu stresi işlemek zorunda olduğu anlamına geliyor, bu nedenle beynimiz daha yüksek düzeyde temel aktiviteyi yürütmek zorunda kalıyor. Dr. Landowski, kanımıza kortizol gibi stres hormonlarının girmesinin beyin hücrelerimizi doğrudan etkilediğini söylüyor. “Kronik olarak stresli olduğumuzda, kortizol bu beyin hücrelerinin ölmesine neden olur” diyor ve yeni beyin hücrelerinin oluşmalarını yavaşlatıyor. Beynimiz zaten normal zamanlarda da az sayıda yeni hücre üretmekteyken, kortizol hormonu bu üretimi neredeyse durduracak kadar azaltır. Dr Landowski, “Bu yeni beyin hücrelerini sürekli üretmediğimizde bilişsel olarak daha az esnek oluyoruz. Dolayısıyla yeni durumlara daha az uyum sağlayabiliyoruz” diyor.

Profesör Rossell, genellikle düşünmek, planlamak ve yaratıcı olmak için ekstranöral kapasiteye sahip olduğumuzu söylüyor, ancak şu anda deneyimlediğimiz şey bu değil. Sosyal izolasyonun bir başka özelliği de, diyor ki, her türlü duyusal bilgiye karşı çok daha duyarlı hale geliyoruz – örneğin ses, ışık veya koku gibi – çünkü bu uyarıyı başka bir şeyden alamıyoruz! Bu, komşunuzun sizi daha önce hiç rahatsız etmeyen sesinin neden bir anda sizi çıldırttığını açıklayabilir!

Daha Fazla ve Daha Kalitesiz Uykular Uyuyorsunuz

Linkteki araştırmanın gösterdiğine göre karantinada daha uzun ve daha kalitesiz bir uyku deneyimi yaşıyoruz. Ayrıca, birçok insan daha canlı ve duygusal rüyalar gördüklerini bildiriyor. Bu, koronavirüs pandemisi ile canlı rüyalar arasındaki bağlantıyı inceleyen araştırmacı Jennifer Windt’i özellikle ilgilendiriyor.

Dr Windt, “Rüyaların endişeleri yansıttığı ve işlediği biliniyor, aynı zamanda uyanık yaşamda sahip olduğumuz deneyimleri de” diyor. Daha uzun uykular ve yoğun rüyalar aslında bir bağlantı var. Çünkü, rüyaları uykunun REM aşamasında görüyoruz ve uyku süresi arttıkça REM uykusu da artıyor. Dr. Windt ekliyor, “Bu, uyanmadan hemen önce en uzun REM uykusunda olacağımız ve dolayısıyla en uzun ve en karmaşık rüyalara sahip olacağımız anlamına geliyor” Bir rüyadan hemen sonra uyanmak, onu hatırlama ihtimalinizi arttırır. Dr. Windt ayrıca insanların rüyalarının içeriğiyle de ilgileniyor: “Bir karantina sırasında rüyamızda daha az insan mı görüyoruz? Yoksa günlük hayattaki eksikliği tamamlamak için daha çok mu?”  Normale göre çok daha canlı ve hareketli rüyalar görüyor olmamızın sebebi, gün boyunca yaşadığımız stresten kaynaklanan hormon ve kimyasallar. “Normalde bu kadar yüksek adrenalin seviyelerine sahip olmazdık.” diyen Dr. Windt, “bedenimiz herhangi bir aşırı adrenalin ve kortizolden arınması gerekiyorsa bunu geceleri yapıyor ve uykumuzun uzun olmasına rağmen kalitesiz olmasının sebebi de işte bu” diye ekliyor. Bir gecelik uykusuzluk ya da kalitesiz uyku bizi %30 daha stresli ve amigdalamızı %60 daha aktif yapıyor. Amigdala, duygusal hafıza, güven ve sosyal ilişkiler kurmaktan sorumlu beyin bölgesinin ismi. “Yeterince uyumadığımızda, amigdalamız, beynin karar vermeyle ilgili kısmı olan prefrontal korteks yerine, panik tepkimizden sorumlu beynin parçası olan locus coeruleus’a bağlanır.Bu yüzden, düşünmek yerine, şeylere verdiğimiz tepkilerde çabuk veya tepkisel olmamız ya da içgüdüsel davranma olasılığımız çok daha yüksek.” Dr. Landowski, yorgunluğun koordinasyonumuzu da etkileyerek bizi daha beceriksiz hale getirebileceğini, çünkü beynimizin denge merkezini, beyinciği etkilediğini söylüyor.

Hayat Bugünlerde Çok Umut Verici Değil

Profesör Rossell, “Şu anda bizi ödüllendiren çok az şeye sahibiz” diyor. “Normalde çok aktif sosyal hayatlarımız, çok aktif iş hayatlarımız olurdu. Bu yaşantılarda yakaladığımız başarılar ise dopamin salınımını arttırdı.”

Bu, günlük hayatımızdan normal dopamin vuruşlarımızı alamadığımız anlamına gelir!

“Dopamini seviyoruz, bu bizim ödül kimyasalımız. Ve şu anda bizi çikolata ve şaraptan başka ödüllendirecek bir şey yok.” Ama bu bizim için gerçekten korkunç, diyor çünkü bu yapay ödülleri kullanmak bize uzun vadede iyi gelmiyor. Başarıdan edineceğimiz dopamine ihtiyacımız var.

Peki Beyninizi Olabildiğince Sağlıklı Tutmak için Ne Yapabilirsiniz?

Bol miktarda güneş ışığına maruz kalın ve D vitamini alın ve egzersiz yapın, diyor Profesör Rossell. Dr Landowski ise, yalnız yaşıyorsanız, insanlarla kısa mesajlar yerine telefon görüşmeleri veya görüntülü sohbetler yoluyla bağlantıda kalmamızı salık veriyor. Bunun nedeni, birisine mesaj göndermek beynin ödül merkezini aktive ederken, beynimizin stres azaltıcı oksitosin salmasına yol açmamasıdır. Bir telefon görüşmesi ikisini de yapar!

Landowski’ye göre abur cubur yemek yerine bir parça meyve yemek uzun vadede beyninizi daha sağlıklı yapar. Karantinadan çıktığımızda hemen normale dönmeyi beklemeyin. Dr Landowski, “Kanıtlar, ne kadar uzun süre stres altında kalırsak iyileşmemizin o kadar uzun süreceğini söylüyor” diyor. “Egzersiz gibi tüm bu iyi şeyleri yaparsak normale döneceğiz [ancak] bunun haftalar ila aylar süreceğini tahmin ediyoruz.”

Bu nedenle, pozitif bir bakış açısını korumak ve kendinize ve çevrenizdekilere şefkat göstermek şu anda çok önemli.

Özetle, belki beynimiz ve bedenimiz en iyi hallerinde olmasalar da yaşadığımız belirtiler dünyada olanlara verdiğimiz, tamamen doğal ve herkeste var olan tepkilerden ibaret.

 

 

Back To Top