Psikolojide direnç nedir? Bireylerin değişim ya da gelişim sürecine karşı gösterdiği bilinçdışı bir karşı çıkma,…
Psikoterapi Nedir?
Psikoterapi, terapist ve danışanın birebir veya grup ortamında gerçekleştirdiği bir buluşmadır. Merkezde danışanın gündelik hayatında yaşadığı sorunlar yer alırken bu sorunların çeşidi ve düzeyi psikoterapi sürecinin nasıl gelişeceğini ve ne kadar süreceğini doğrudan etkiler.
Konuşma terapisi olarak da adlandırılan psikoterapinin bir fotoğrafını çekecek olsaydık bu fotoğrafta yalnızca birbiriyle konuşan iki insan görürdük. Eğer bir şekilde danışan ve terapistin zihinlerinin içini de görebilseydik, elinde bir büyüteç ve fenerle danışanın zihnindeki karmaşaları inceleyen terapist ve terapistin bu eylemine güvenle izin veren danışan çıkardı karşımıza. Danışan, terapiye günlük hayatındaki sorunları getirir. Psikoterapist ise bağlı olduğu ekole göre değişen çeşitli tekniklerle bu sorunların çözülmesine giden yolları saptama sorumluluğunu üstlenir.
Psikoterapiyi bir başka analoji ile anlatmak gerekirse içinde renk renk ipliklerin olduğu bir dikiş kutusu örneği üzerinden gidebiliriz. Bu dikiş kutusu danışanın zihni olsun. Bazen hayat, dikiş kutumuzdaki iplikleri birbirine karıştırır ve kendi başımıza işin içinden çıkamaz hale geliriz. Aile, iş, sosyal hayat, manevi dünyamız, yaşamın ve bizim anlamımız bu dikiş kutusundaki renkli ipliklerden yalnızca bazılarıdır. Bazen bir iplik diğer bütün ipliklere dolaşır. Bazen özel bir ilişkinin ipliği iç dünyamızın ipliğiyle düğüm olur. Bazen de neden olduğunu anlayamadığımız bir şekilde tüm dikiş kutumuzu karmakarışık olmuş gibi hissederiz. Bazen tüm ipliklerimiz kayboldu sanırız… İşte böyle durumlarda yardım etmesi için dikiş kutumuzu birine göstermemiz gerekir.
İşte bu noktada tıpkı düğüm olmuş bir ipi çözmek için gereken emek, sabır ve dikkat gibi erdemlere sorunların çözümünde de ihtiyaç duyarız. Terapist bize bu yolda ışık tutar, bazen büyüteciyle düğümleri daha net görmemizi sağlar. Bazen de yalnızca düğümleri çözerken yanımızda olur. Tam çözülecekken bir düğümü elimizden kaçırmamamızı işaret eder veya iplikleri yanlış yerlerden çekerek düğümlere bir yenisini ekliyor olabileceğimizi hatırlatır. Onun görevi düğümleri bizim için çözmek değildir. Aksine, onun görevi düğümleri danışanın çözebilmesi için uyanık ve dikkatli bir konumda bulunmak, iyi bir gözlemci olmaktır. Biz de danışan olarak dikiş kutumuzdaki ipliklerin ne renk olduğunu, hangilerinin dolaşmaya daha yatkın olduğunu, hangi ipliklerimizin çok sağlam olduğunu bu araştırmalar sayesinde tanımaya başlarız.
Bu tip bir gözlem, zaman içerisinde inşa edilen karşılık bir güven ortamını gerektirir. Bu güven ortamının oluşmasına terapötik bağ denir. Terapötik bağ ne kadar güçlüyse güven de o kadar fazla anlamına gelir. Bu güvenin kurulması danışan ve terapistin uyumlu olmasından geçer. Bu nedenle herkese uygun bir psikoterapist ve terapi ekolü vardır, ancak herkes aynı psikoterapist veya ekolden aynı verimi almayabilir. Bu konuda daha fazla bilgilenmek için “Hangi psikoterapi ekolü size uygun?” ve “Psikoterapist nasıl seçilir?” yazılarını da okuyabilirsiniz.
Psikoterapinin bir diğer özelliği de devam ettiği müddetçe kalıcı olmasıdır. Psikoterapi sürecinde terapisti güvenilir yapan bir detay her hafta belirli bir gün ve belirli bir saatte danışan için hazır bir şekilde terapi ortamında bulunuyor olmasıdır. Tek başına bu bağlılık bile birçok danışan için sorunların çözümünün başlangıcı olabilir. Her hafta belirli bir gün ve saatte belirli bir süre boyunca danışanın sorunlarına odaklanılır. Bu özel zaman diliminin ardından danışan hayatın geri kalanında terapide edindiği iç görüleri kullanarak değişiklikler yapabilecek hale gelir. Bir sonraki hafta bu değişikliklerin ortaya çıkardığı duygu ve düşünceler üzerine yeni bir seans yapılır ve her seansta kişiliğin farklı derinlikleri keşfedilir. Bu dümdüz ve yalnızca ileri giden bir yol değildir. Bazen kasisli ve zorlu bir yolculuğa da dönüşen kendini tanıma yolculuğu güzelliklerle dolu ve engebeli bir yolculuktur ve bu yolu sizinle yürüyecek, güvenebileceğiniz bir rehberle çok daha kolay ve keyifli hale gelebilir. Bu sayede gerçek değişimler ortaya çıkabilir. Hayat tüm renkleriyle deneyimlenebilir. Günümüz dünyasının hareketli yaşantısı ile psikoterapi bir lüks değil bir ihtiyaçtır. İplik kutularınızın derli toplu durması ve nakışlarınızın göz alıcı olması dileklerimle!